03 Temmuz 2015 00:58

AKP-MHP koalisyonu olursa?

AKP-MHP koalisyonu olursa?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Devletin en yüksek makamlarından “Güney sınırımızda bir devlet oluşumuna asla izin vermeyiz” gürültüsünün ortalığı kaplaması, sınıra yeni askeri birliklerin sevki, “tampon bölge” oluşturma girişimleri, savaş uçaklarının PKK mevzilerini bombalaması eşliğinde yapılan oylamada Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz TBMM Başkanı oldu.

Doğrusu, 13 yıllık AKP iktidarının Türkiye’yi içine sürüklediği bataklıkta da ancak Milli Savunma Bakanının Meclisin başına geçmesi uygun olurdu!

Eh, “savaş tamtamları”nın çalındığı bu ortama yakışansa Meclis Başkanının MHP desteğinde seçilmesi olurdu. Öyle de oldu. Meclis Başkanlığını AKP’ye MHP sundu. Ve bunun böyle olacağını da aslında herkes biliyordu. Çünkü bugüne kadar AKP ne kadar açmaza sürüklense, her seferinde MHP kendisine bir bahane uydurup AKP’nin elinden tutmuştu. Ama bu seferki bahane, “HDP, CHP adayını destekleyecek, biz HDP’yle aynı tarafta bulunmamak için CHP adayına oy vermeyeceğiz” biçimindeydi. Ki, herhalde bu, parlamentolar tarihine “en aptalca bahaneler” sıralamasında birinci sıraya oturacak bir bahanedir!
MHP, Meclis Başkanlığını gümüş tepsi içinde sunarak AKP’nin sadece Meclis Başkanlığını ele geçirmesine imkan vermedi aynı zamanda “koalisyon hükümeti” girişimlerinde de elini çok güçlendirdi. Çünkü MHP, “Memleketi hükümetsiz bırakmamak” adına AKP’yle koalisyon için her mihnete razı olacağını da göstermiş oldu. Yani Bahçeli’nin öyle elini kolunu sallayarak yok “Rüşvet yolsuzluklarının peşine düşme”, yok “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi sınırlarına çekilmesi” gibi şartlarının sadece boş laf olduğu artık anlaşılmıştır! Erdoğan ve AKP’nin kurtlarının bu “boz kurdun” avuçlarına düştüğünü, onu istedikleri gibi kullanabileceklerini görmemesi beklenemez!

TBMM Bakanlığının AKP tarafından ele geçirilmesiyle, önümüzdeki hafta resmen başlaması beklenen koalisyon girişimlerinin nasıl bir tablo içinde cereyan edeceği de az çok belli olmuştur. 
Görünen odur ki, bugün itibariyle en beklenir koalisyon, uzunca bir zamandan beri AKP önde gelenlerinin de ifade ettiği gibi, aralarında ciddi ideolojik yakınlık bulunan “AKP-MHP koalisyonu”dur.

Ama “Demokrasilerde çareler tükenmez!” olduğundan, elbette CHP-AKP, CHP-AKP-MHP, CHP-AKP-HDP koalisyonları da konuşulabilir. Ama gelişmelerin yönü ve Erdoğan’ın hesapları dikkate alındığında, bugün hayata geçme şansı en yüksek olan, “AKP-MHP koalisyonu”dur. 

Peki, AKP-MHP koalisyonu AKP’nin istediği bir koalisyon mudur?

Değil elbette!

13 yıldır tek başına iktidarın keyfini çatmış bir iktidar partisi için her tür koalisyon “istenmeyen bir hal”dir. AKP gibi kadrolaşmadan rüşvet yolsuzluk skandallarına, hak-hukuk tanımazlıktan diktatörlük heveslerine pek çok defosu ve sırtında Erdoğan gibi taşımak zorunda olduğu büyük ve ağır bir kamburu olan bir parti için MHP gibi “uysal” bir parti ile bile koalisyon istenmez, kabul edilmesi de çok zor bir şeydir. Ne var ki 7 Haziran seçiminin vurduğu ağır darbe AKP’yi “ehvenişer”e şükretmeye zorlamaktadır.

Bütün bu gelişmelere, içinden geçilen dönemin sorunlarıyla birlikte bakıldığında;

1- AKP-MHP koalisyonu, ülkenin iç ve dış politikasına ve ekonomisine dair hiç bir sorunu çözmeyeceği gibi, “şahin karakteri ağır basan bir “savaş koalisyonu” olarak, bu devasa sorunlara yeni sorunlar ekleyen bir hükümet olacaktır.

2- Erdoğan ve yakın çevresi; koalisyondan çok bir “erken seçim”den yanadır ve MHP ile koalisyonu da “Bakın koalisyonla hiçbir sorun çözülmüyor” diyebileceği, “erken seçime” açılan en kestirme kapı olarak kullanmak isteyecektir.

3- Davutoğlu ve yakın çevresi ise; MHP ile koalisyonu, Erdoğan’ı Saray’a çekilmeye zorlayan bir çizgiye iterken aynı zamanda “acele bir erken seçim” yerine, kendileri için en uygun zamanda bir “erken seçim” için kullanmak isteyecektir. 

4- Türkiye’nin demokrasi güçleri ve CHP’nin hiç olmazsa bir kanadı için ise, bu “ideolojik olarak birbirine yakın” ve Türkiye’de seçmenlerin yüzde 60’ını bloke etmeye devam eden “aşırı sağcı” iki partinin koalisyonunun ülke sorunlarını büyütmesini teşhir ederek, halk yığınlarını uyarıp mücadeleye çekerek, bu iki partiyi birden halk indinde mahkum etme fırsatı olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü Türkiye’nin sorunlarının ertelemeye ve çözümsüzlüğe tahammülü kalmamıştır.

Süreçte yeni gelişmeler oldukça bu tartışmayı çeşitli boyutlarıyla sürdüreceğiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa